İlk kez köşe yazıma biraz üzüntülü, biraz kızgın, biraz da korku ile başlıyorum.

Üzüntülüyüm;

Çünkü gezi parkı olayları nedeniyle ülkemiz günlerdir karışık...

Kızgınım;

Çünkü gezi parkı protestosunu bambaşka bir yere çekip, provokasyona dönüştürülüyor olmasına...

Korkuyorum;

Çünkü ülkemin Ortadoğu'da ki "Arap Baharı" gibi olmasından korkuyorum...

Umuyorum ki; Türk Milleti, 1960'larda, 80'lerde ve diğer acı veren olaylarda yaşanan hataları tekrarlamayacaktır.

Bu oyunlar, bu ülke üzerinde çok denendi, çoğu tutmadı.

Türkiye Cumhuriyeti, yıkılamadı, yıkılamaz da...

Birbirimize düşman olmanın,bizler için hiçbir getirisi olamaz.

 

***

Son 5 gündür gezi parkının yıkılıp yerine AVM yapılması nedeniyle yaşanan olayların, Türkiye geneline yayılması, kaosa neden oldu.

Bildiğiniz üzere ilk günlerde çevrecilerin yaptığı eyleme polisin sert müdahalesi, hepimizi üzdü.

5 gün önce yaşananlar, protesto etmek isteyen halkı sokağa döktü.

Maalesef, provokatörler de iş başındaydı.

Bu ülkede yaşayanların vergileriyle karşılanan kaldırımların sökülmesi, otobüs duraklarının kırılması, cam, çerçevenin aşağıya indirilmesi, farklı noktalarda ateş yakılması ile nasıl bir hak aranabilir?

Demokratik bir ülkede yaşıyoruz, herkes kendi ve ülkesinin hakkını aramalı.

Ancak bu şekilde değil.

 

***

Mersin'de, Türkiye Life Dergisi tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen "Türkiye Başarı Ödülleri" gala gecesinde Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat Günsel'e, başarı ödülü verilmesi nedeniyle etkinliğe, ben de katıldım.

1 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirilen ödül törenin ardından, bayan arkadaşımla bazı ziyaretlerde bulunduktan sonra Adana'ya döndük.

Atatürk Caddesi'ne dönmek istediğimizde ne yazık ki, eylem yapan göstericilerle karşılaştık.

Az kalsın göstericilerin saldırısına uğruyorduk.

Fotoğraf çekerken, arkadaşımla ölüm tehlikesi atlattık.

Elindeki sopayla fotoğraf çekmem için beni uyaran gösterici ile göz göze geldiğimizde, birbirimize nefretle baktık.

İçinde bulunduğumuz araca tekme attılar, sonra ne olduysa devam etmemize izin verdiler.

Bir an, kendi kendime "hangi ülkede yaşıyoruz" dedim.

Sevginin, saygının, kardeşliğin, barışın üst seviyede olduğu ülkemde, neler oluyor?

Asla ve asla kutuplaşmaya izin vermemeliyiz.

Böyle bir hak arayışı olamaz.

Bu düpedüz eşkıyalık, provokatörlük...

Gezi parkının yıkılmaması için gerçekten mücadele edenlere saygı duyuyorum.

Onların, bir amacı vardı; o da ağaçların kesilmemesiydi.

Türk Milleti, her zaman başkaldırır.

Ancak bu başkaldırıyı, sokaklar da değil, sandıklar da yapmalıdır.

Aksi takdirde, Türkiye, çok büyük bir girdabın içine girebilir.

 

***

Ülkemizde yaşananlara baktığımızda; asimetrik ve psikolojik savaş yattığını görmek çok da zor değil.

Zaten asimetrik ve psikolojik savaşın en önemli amacı; insanları çeşitli eylemler ile etkilemek değil midir?

Bir başka gerçek de; yurt dışı odaklı medyanın da, psikolojik operasyon yapıyor olması...

Ayrıca uluslararası "Twitter Network Ağı" olayları körüklemek için dozunu sürekli artırmakta.

Halkımız, bunu iyi görmeli.

Bizler; Fatih Sultan Mehmet'in torunlarıyız,

Bizler; Ulu Önder Mustafa Kemal'in evlatlarıyız.

Oyuna gelmemeliyiz.

 

William Shakespeare'ın da dediği gibi; "Şiddetli sevinçlerin, şiddetli sonları vardır."